Felsefe okumak her zaman zihin açıyor. Gel gör ki sıkı sıkıya bağlanmaya alışmış bir zihni açmak öyle kolay değil. Bu nedenle odamın kuzeybatı köşesine yeni bir pencere açan Nietzche'den sonra Adalet Ağaoğlu "Ölmeye Yatmak" ile bir nefes oldu yorulan zihnime.
Aysel, ne tatlı bir baş kahraman. Çoğu kitapta bulunan kusursuz karakterlerden kendisi, okumak için ailesiyle çatışıyor, direniyor. Köyden kente geçişte kaybetmiyor kendini. Ne harika olurdu hepimiz bir Aysel olabilsek. Ancak aynı Aysel, aslında tüm kitap boyu parçalar halinde 2 saati anlatılan Aysel aynı zamanda, ölmeye karar verdikten sonraki iki saati anlatılan. Bu nedenle kitabın ilk satırından beri aklımda dolandı durdu bilindik bir söz : "Ne olduk dememeli ne olacağız demeli, azizim." Sahi, ne olmuş olabilir Aysel'e? O azimli kız nasıl oldu da böyle bir karar verdi? Bu soruların cevabını kitabın ikinci yarısına kadar alamayacağız maalesef.
Kitap kahramanlarının, pratikte çok nadir bulunan ileri içsel zeka özelliğini bu kadra sık taşımaları beni hep hayrete düşüren bir olgudur. Çok severim kendini bilen karakterleri okumayı. Bu kitap da işte böyle kişilerbarındırıyor. Aysel bunlardan sadece biri. Bir diğeri ise Aydın, Aysel ile aynı köy okulundan mezun bir delikanlı. Onun karakter gelişimine şahit olmak inanılmaz. Köyedki ilkokuldayken hemen göze çarpan şımarık havası, Galatasaray Ortaokulunda törpüleniyor ilk önce. Zannımca aileden uzak kalmak bir süre, insanı çok olgunlaştıran birşey. Sonra ise Gazi Lisesi'nde karakteri oturuyor, kendini buluyor adeta. Nitekim, dengeli bir anlatım açısından kendini bilmez kişiler de yok değil kitapta. Aysel'in abisi İlhan bu tip kişilere verilebilecek en büyük örnek. Lakin, kitapta en üzüldüğüm karakter Ali. Ali, Aristotales'in "tabula rasa"sı sayılabilecek kişilerden. Aysel ve Aydın ile birlikte okuduğu ilkokuldan mezun olduğunda rüzgara kapılıp giden bir yaprak gibi önce annesinin, sonra öğretmeninin, daha sonras ise arada uygun bir filtre olmadan maruz kaldığı tanıdıklarının yanında savruluyor. Dileğim odur ki en sonunda kendi için doğru yolu bulabilsin. Kitabın bu üç büyük karakterine bakınca, Aysel, Aydın ve Ali, isimlerinin belli bir sebeple bu kadar benzer koyulduğuna dair bir inanç uyanıyor içimde. Bir gün Adalet Hanım ile karşılaşırsam kendisine bu soruyu sormak isterim.
Her kitapta özlü söz niteliğinde bir yelere not edilmesi gereken birkaç söz bulunur. Ölmeye Yatmak da bu konuda okuyucusunu şaşırtmıyor. Yazarın çok hoş bulduğum birkaç sözünü paylaşmak istiyorum.
"Herşey için hep erken… Sonuç: Geç kalmak."
Ve kendim için çok doğru bulduğum bir söz:
"Bir kadın, yattığı adamın hemen bütün geçmişini, geleceğini, yaşayışını, özelliklerini bilmek ister. Hemen. Hemen. Belki de anaççabir gözetleme, anaçça bir görme anlama merakıdır bu…"
Bu sözün de bende uyandırdığı hislerle, kendini doğu batı arasında sıkışmış tüm kadınların okuması gereken bir kitap olarak görüyorum bu kitabı. Çevresindeki insanları çok özgür bulurken kendin, kapana kısılmış hissedenler… Bu kitap sizin için bir ayna olabilir. Kesinlikle zihin kütüphanenizde yerini almalı.
Comments